MHT


 
Türk Korsanlar
Türk-Korsanlar  
  Ana Sayfa
  Yorumlarınız
  Türk Korsanları
  Korsanlara Öğütler
  Denizcilik Terimleri
  Anma Günleri
  Türk Gemileri
  Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları !!!
  Denizler Fatihi Barbaros Hayreddin Paşa
  Seydi Ali Reis'in Hatıraları
  Preveze Zaferi Fetihnamesi
  Piri Reis'in Haritaları
  Türk Korsanları Tarihi
  400 Yıl Sonra Vatana Dönen Sancak
  Evet; Barbaros bir korsan idi
  Ses Dosyaları
  Linkler
Denizcilik Terimleri

Denizcilik Terimleri Nereden Kaynaklanmaktadır
 

"Captain" (Albay) kelimesi saxonların baş veya şef anlamındaki "Caput" kelimesi ile bir şeref ünvanı olan "thane" den türemiştir. Caputhane-Captain olarak şekillenmiştir. "Ship" (Gemi) kelimesi İskandinav dilindeki "schiffe" den gelir. Hollanda dilinde ise Albay'ın karşılığı olan schipper İngilizce'de Skipper'e dönüşmüştür.

Önceleri donanma gemilerine Captain'ler (Alb.) değil, "Batsuen"ler tarafından kumanda edilirdi.Saxon dilinde "Swein" genç kuşak veya hizmetkar, "Bat" ise bot demekti, bu iki kelimenin birleşmesinden ise "Gemiyi yöneten" anlamındaki "boatswain" (Porsun) kelimesi doğmuştu.

Batsuen'ler gemiyi kıçtan bir dümenle değil, geminin sağ yanındaki bir "paddle" (kısa kürek) ile idare ederlerdi. "Paddle" ,İskandinav dillerindeki "bord" ile birleşerek eski İngilizce'de "steering paddle" ,yeni İngilizce'de Starboard (Sancak tarafı) halini almıştır. Geminin sol tarafı ise yükleme için kullanılırdı. Bu tarafa da "Ladeboard" (Yükleme tarafı) denirdi.

Ancak "Starboard" ve "Ladeboard" kelimeleri birbirlerine çok benzediği için karıştırmamak amacıyla "Ladeboard" kelimesinin yerini port (Liman) kelimesi aldı, çünkü bu taraf daima liman yönünde kalıyordu. Daha sonraları Viking dili ve eski İngilizce'deki "steobord" yerini Anglo Saxonca'da (yöneten) anlamına gelen "rother" kelimesine bıraktı, bu kelimede l3.asırda dile "rudder" (dümen) olarak yerleşti.

Tarihçiler "crew" (mürettebat) kelimesinin nereden türediğinden emin değildirler, ancak bunun eski bir Norman kelimesi olan ve artmak anlamına gelen ve aynı zamanda "recruit"e (orduya veya donanmaya asker kaydetmek) çok benzeyen "acrue" kelimelerinden doğduğunu zannetmektedirler. "Mess" (yemekhane - tabldot) kelimesinin nereden geldiği ise bellidir. "Mensa" Latincede masa demektir. İspanyolca'daki "Mesa" Gotik dilindeki '`Mes" ise (tabak - çanak - yemek) anlamındadır.

Pek çokları "Landluber" (karada ikamet eden) kelimesinin, Landlover (karayı seven) kelimesinin dejenere olmuş şekli olduğunu düşünür. Oysa "Lubber" Anglo Saxon dilinde yavaş, tembel ve tecrübesiz kimse anlamına gelen "Lobbe"den gelir. Kelimenin amacı bir kimsenin karada olsâ bile beceriksiz olacağını tanımlamaktadır.

Gemiye ait terimlerden biri olan "gangway" (iskele tahtası - geçit)Anglo Saxonca'daki "gang" (gitmek, geçit yapmak) kelimesinden gelir.

"Forecastle" (Baş kasarası) esas olarak kale anlamındadır. Onikinci Asırda Normadiya gemilerinin baş ve kıç taraflarında savaşı idare ettikleri ahşap bölümleri vardı. Bu bölümler karadaki kalelerin savunma amacıyla inşa edilmiş kulelerine benzerdi. Bu gemilerdeki "Forecastle" kelimesi de böylece türemişti.

"Anchor (demir - çapa) Çinliler tarafından M.Ö. 2000 yılında keşfedildi. Ancak kelime Yunanca'daki "hook" veya "crook" (kanca) kelimesinden gelîr. "Oar" (kürek) tarihin ilk çağlarından beri kullanılır. Ancak kelime orta çağda kullanılan "Ayr" kelimesinden gelir.

"Sickbay" (gemi reviri) esas olarak "Sick berth" (hasta yatağı) olarak kullanılırdı. Bu deyimin 1789 yıllarında Lord.St.Vincent tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. 1800 lerde burası bir bölme ile ayrılınca kelime "sickbay" olarak değişti.

"Fathom" kelimesi ise, Latincedeki, kolları altı feet ölçüye denk getirecek şekilde uzatmak anlamına gelen "patene" kelimesinin Anglo Saxonca'daki "faethom"a, oradan da "fathom"a (kulaç) dönüşmesiyle meydana gelmiştir.

"Binnacle" (Pusula Dolabı) esas olarak "bittacle" (haritalar, lamba, mum vb. gibi araçların durduğu dolap) kelimesinden türemiştir. "Chart" (Deniz Haritası) eski Yunanca'daki bir nevi papirüs anlamına gelen "Charte"den gelir. İngilizler ise haritalara "Scacards" (Seacards - Deniz Kartları) derlerdi. Kargo kelimesi ise Latincede yük anlamındaki "carga"dan türemiştir.

Günlük denizcilik dilindeki "Ahoy", Vikinglerin "Aye Aye" nidalarından gelir, Eski İngilizcede "Aye" evet anlamında kullanılırdı. "Fleet" (donanma) kelimesinin aslı ise eski İngilizcede Float - Su üstünde duran anlamındaki "fleotan" kelimesidir.

"Cruiser" kruvazör de Hollanda dilinde (çaprazlama geçmek) anlamındaki "kruise"den gelir. Hollanda gemilerinin korsanlığa başlayıp nakliye yollarını çaprazlama kesmeleriyle dile girmiş, zig zag seyir yapmaya "kruise - cross" denmeye başlanmıştır. Yüzlerce sene bu deyim "criss cross sailing" birbirini kesen anlamında kullanılmıştır.

Her denizci "Jacob's Ladder" tabirini bilir. Tahta basamakları olan ve ip veya kablolarla yapılmış olan bir merdiven atılarak küçük teknelerden gemiye binilmesi için kullanılırdı. Adını İncil'deki bir öyküden almıştır. Öyküye göre Jacob (Yakup Peygamber) rüyasında bir merdivene tırmandığını ve merdivenin sonunda cennete eriştiğini görmüştür. Dolayısıyla buna Yakubun Merdiveni "Jacobs Ladder" (şeytan çarmıhı) denmiştir.

Diğer ilginç bir kaynak terim de "dead reckoning" (parakete seyri)dir. Onyedinci ve onsekizinci asırlarda görmeden mevki hesaplamaya mantık ile hesaplama yapmak "deduced reckoning" denirdi. Daha sonraları kelime kısaltması yapılarak bu deyim "ded reckoning"e dönüşmüş, imlası daha sonra da "dead" olarak geçmiş ve terim "dead reckoning" olarak kalmıştır.

İspanyolca'dan pek çok deniz terimi türemiştir. İspanyolca "estivador"dan "stevedore" yani (kargoistif eden) kelimesi gelir. Kargo yüklendikten sonra gemi "weigh anchor" eder. Bu da Anglo Saxonca'daki (taşımak - nakletmek) anlamındaki "wegan"dan gelir.

Denizle ilgili geleneklerde İngiliz yaşam tarzının çok etkisi olmuş, denizcilik terimleri ve adetleri hergünkü konuşma ve alışkanlıklarımıza girmiştir. Ancak pek azımız kullandığımız pek çok kelimenin bir zamanlar denizcilik terimleri olduğunu biliriz.

"Making money hand over fist" (el el üstünde para yapmak) deyimi de yine denizden gelir. Onbeşinci asırdan sonra pek çok gemi ana serenlere tırmanan pek çok ip merdiven ile donanmıştı. Ancak yelkenler dolandığında bu merdivenler mürettebatın işine yaramıyordu. Sonuç olarak bunlar büyük iplere sarılarak el el üstünde güverteye inerlerdi. Bu süratli iniş şekli "Hand Over Hand", "Hand Over Fist" yani el el üstünde veya el yumruk üstünde anlamını doğurdu ki bu da (süratli gelişme) anlamında kullanılmaktadır.

"Knock off work" işi bırakmak deyimi de esir kadırgalarından doğmuştur. Kürekçilerin bir aletle (kürek çekmelerini sağlamak için) tahta üstünde bir ritm tutturulmuştu. Dinlenme veya nöbet değiştirme zamanında özel bir vuruş yapılırdı. Bunun "knock off Work" anlamına geldiği anlaşılırdı.

"Son of a gun" da eşlerin kocaları ile birlikte seyire çıktıkları tarihlerden kalan bir denizcilik terimidir. Seyir sırasında doğum olacağı zaman özellikle zor doğumlarda, topların bordadan atış yapmalarının doğumu hızlandıracağına inanılırdı. Dolayısıyla yeni doğan çocuğa "Son of a gun" (Top çocuğu) denirdi.

"Opportune" yani "Elverişli, uygun bir an" dan söz ederiz. Ancak bunun Romalılar zamanına kadar giden bir deııizcilik terimi olduğunu bilmeyiz. Her yıl Ağustos'un 17'sinde Romalılar Limanları koruyan tanrı Portunus'un onuruna bir ziyafet düzenlerlerdi. Portunus adı Latincedeki "Portus" (Liman) kelimesinden, "Opportune" kelimesi Latince "Ob" (Önce) ve "Portus" (Liman) kelimesinden, "Obportus" yani (Limandan önce) kelimelerinin birleşmesinden meydana geldi. Geminin limanın agzında olması bir "Opportune Moment" (veya Mutlu bir an)dı.

"Alloof" (Soguk davranış) da denizcilik terimidir. Hollanda dilindeki "a" (........ya dogru) ve "Loef" (Geminin rüzgara döndürülüp kıyıdan uzaklaşması) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir.

"Antenna" (Anten) kelimesi de denizcilik kökenlidir. Hristiyanlıktan çok önce gemi yapımcıları gemiler için ince ince işlenmiş donanımlar yaparlardı. Yunanlılar serenlerin yatay kollarından yelkenli sarkıtma sistemini getirmişlerdi. Buna (Germek) anlamına gelen özel bir isim verildi. Romalılar bu donanım sistemini benimsediler ve buna "Antenna" (Anten) adını verdiler.

Söz donanımdan açılmışken bununla ilgili diğer bir deyimi de açıklamak gerekir. Eski günlerde gemilerin çoğunda yüzlerce halat bulunurdu, bu halatların gamba almamış olarak bulundurulması zorunluluğu vardı. Her geminin kaptanı da gemisindeki halatların durumundan yakından ilgilenir ve bunu gurur meselesi yapardı. Gemide işler gevşek olduğu zaman mürettebata bu halatları onarma görevi verilirdi. Yapacak önemli bir işi olmayan kimseler için "at loose ends" (Boşta) tabirinin kullanılması da buradan gelmektedir.

Yukarıda İspanyolca'dan kargo istifleyen anlamındaki "stevedore" kelimesini aldığımızdan söz etmiştik. Kargonun sımsıkı yerleştirilmesi gerektiği için Fransızlar "arrange" (düzenlemek) kelimesine yakın olan "arrumage" kelimesini kullanırlardı. Ancak limana varıldığında hasara uğramış mallar olurdu. Kalitesi düşmüş bu mallara "Rummage" (alt üst olmuş) denilirdi. Buradan da "rummage sales" (Yoksullar için arta kalan malların satışı) denilirdi.

Acil durum ve lüks malzeme alımı için bir yere para ayrılması deyimi de denizcilik kökenlidir. Eski zamanlarda gemilerde soğutma sistemi yoktu. Tuzlanmış domuz eti de uzun seyirlere çıkarken alınabilecek yegane et ürünüydü. Depolarda saklanan domuz eti bol miktarda yağ üretiyordu. Bu yağın bir kısmı direkleri yağlamak için kullanılırdı. Gemi limana vardığında yağın bir kısmı da sabun yapımı için satılır, hasılatı ile de mürettebata lüks malzemesi alınırdı. Bu gün kullandığımız "slush fund" (hasılat fonu) terimi de böyle doğdu.

Eski zamanlarda uzun seyirlere çıkarken denizcilerin bir sorunu da yiyecek depolamaktı. Yanlarına aldıkları bir süre sonra küflenip yenmez hale gelirdi. Romalı bir fırıncı ekmeği uzun yolculuklarda bozulmadan saklayabilecek bir usül keşfetti. Buna Latincede "bis-coctus" (iki kere pişen) dendi. Bu deyimden de bisküvi kelimesi doğdu.

Bir de hepimizin kullandığı "bitter - end" (Acı son) tabiri vardır. Eski İngiliz gemileri "bitt" (bite) olarak bilinen bir cihazla donanırlardı. Bu baltaya takılmış bir kütüktü. Bunun etrafına da geniş bir kablo dolanırdı. Kablonun bir ucu biteye diğer ucuda demire bağlanırdı. Gemiyi sürüklenmeye karşı tutan bu kablo bazen kısa gelir, geminin sürüklenmesine ve tehlikeli durumların ortaya çıkmasına neden olurdu. Denizcilerde buna "bitter end" derlerdi ki; bu gün, acı sonuçlar veren anlamındaki bu deyimi sık sık kullanmaktayız.

Görüldüğü gibi denizcilik terimleri çok ilginçtir, öyküleri ise bunları daha da ilginç yapar.

 
Türk-Korsan saat  
  Türk denizciler önünüzde saygı ile eğiliyoruz  
Bugün 6 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
turk-korsanlar.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol